19 Şubat 2010 Cuma

Elano Blumer


Elano Blumer... Takımımızın yetenek abidesi, milli brezilyalısı, beyni... Elano, geldiği günden bugüne hatta ve hatta yarına bile eleştirilecek futbolcu. Peki ama neden? Çünkü Elano, Brezilya milli akım formasını, evet evet hani şu milli takım; Ronaldinho, Ronaldo, Romario, Kaka, Pato ve onlar gibi süperstarların formasını terlettiği, dünyanın en iyi milli takımlarından birisi, belki de en iyisi olan takımın formasını giydiği için...

Çünkü Elano, farklı. Diğer futbolcular gibi değil, özel. Tanrı'nın ona bahşettiği özellikler dünyada kaç oyuncuda daha vardır ki? Belki 5, bilemedin 7, taş çatlasa 10. Tabii ki box to box özelliğinden bahsediyorum. Peki nedir bu box to box? Şudur; oyunun iki yönünü de oynayabilmedir. Hem ofansa hem defansa yardımdır. Şu an belki de dünya futbolunda en önemli özelliktir. En zor iştir. Bu işi layıkıyla yapan çok az olduğu için de değerlidir.

Bize örnek versene mesela kimdir box to box oyuncu; en meşhur ve en kalitelilerinden iki örnek vereyim hemen; Xavi ve İniesta. evet evet, hani şu barcelona'dakiler. geçen sene tamı tamına 6 kupa kazanan Barcelona'nın oyuncuları. Evet evet, onlar işte. Barcelona'nın bütün bu kupaları kazanmasındaki en büyük yükü taşıyan oyuncular.( tabii ki Messi faktörü de var.) defans - ofans hattını çok iyi kuran oyuncular. aynı zamanda İspanya milli takımı'nın, hani şu euro 2008'i kazanan İspanya milli takımı'nın oyuncuları. en iyiler onlar.
En iyi oldukları için barcelona'dalar. Ama bizde kim var? Elano Blumer. Evet yahu evet, hani şu birkaç yıl önce hayranlıkla, ağzımız açık izlediğimiz süper brezilyalı. o şimdi bizde. Bizim takımımız için ter döküyor. Varını yoğunu ortaya koyuyor. Alkışı, tebriği sonuna kadar hak ediyor.

Şimdi bahsettiğim oyuncu olan Elano, gelin görün ki ülkemizde hunharca eleştiriliyor. Hem de cahilce, ipsiz sapsız şekilde, amiyane tabirle "sallanarak". neden? Çünkü bu taraftar, çünkü bu medya Elano gibilere alışkın değil. çünkü Elano böylelerine fazla. Haketmiyor Elano'yu izlemeyi bunlar. Ne denilebilir ki? Ne dense yeterli olur? Boş... Hepsi, herşey boş... Gün gelecek anlayacaklar, ahh ahh diyecekler bir Elano vardı, kıymetini bilemedik, gitti... Ama o gün işte o gün, çok geç olacak...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Geremi Njitap



Ankaragücü'nün son dünyaca ünlü transferi. Seneler önce Gençlerbirliği'nde top koşturmuş, ardından ise Real Madrid, Chelsea ve Newcastle United gibi çok tanınan ve popüler takımlarda forma giyen Kamerun'lu oyuncu artık sarı-lacivertli kulüp için ter dökecek, tam 1.5 sene için...

Kamerunlu bu milli oyuncu Kamerun Milli Takımı formasını 1996 senesinden beri sırtına geçirip 72 maça çıkmış, bu 72 maçta attığı gol sayısı ise 9...

Bu olay, Türk futbolunun dünya genelinde daha çok tanınmasına ve reklam olmasına sebeb verecek, gayet güzel birşey. Bundan birkaç sene önce Ariel Ortega, Nicolas Anelka, Frank Ribery, Gheorghe Hagi gibi futbolculardı bizi dünyaya tanıtan. Şuanda ise Elano Blumer, Milan Baros, Harry Kewell, Darius Vassell vb. oyuncular, şimdi de aralarına yeni birisi katılıyor, Geremi Njitap...

Türk futbolu son yıllarda yükselen bir lig, bir değer, bir marka. Futbolcular artık futbol yaşantılarının son senelerini yaşamak için değil, gerçekten birşeyler yapabilmek, tekrar göze girebilmek amacıyla ligimize geliyorlar. Bir basamak olarak görülüyor ligimiz. Kimbilir, belki bundan birkaç sene sonra, bizde bir La Liga, Premier Lig yada Serie A olacağız. Bu ihtimalde şahsıma göre gayet olabilirliği olan bir seçenek. Olmamamız için bir neden mi var?

Ligimizin hakettiği yerlere gelmesi ve dünya futbolunda söz sahibi olması dilekleriyle...

Goran Pandev




Evet, Goran Pandev... Artık o bir İnter'li. Birçok takımın peşinden koştuğu, Lazio'nun geçmiş, İnter'in ise şuanki Makedon forveti... Eto'o Afrika Uluslar Kupası'na gittiğinde onun bu boşluğunu Pandev doldurmaya çalışacak. İnter-Pandev anlaşmasının süresi ise 4 yıl...

2 Ocak 2010 Cumartesi

Aralık Ayı IFFHS Dünya Sıralaması



Aralık ayı için görüntü bu şekilde. Galatasaray' ımızın önlenemez yükselişi sürüyor. Kasım ayı için 11.likte bulunan " Cim Bom ", aralık ayında 10.luğa kadar yükseldi. Bu arada bu IFFHS sıralaması nasıl yapılıyor, yapılırken nelere dikkat ediliyor gibi sorular soranlar olabilir. Onlarında cevaplarını hemen verelim. Bu sıralama, takımların sadece Aralık ayı içinde oynadığı maçlar dikkate alınarak yapılıyor. Bu ayda oynadıkları maçlardaki aldıkları galibiyetler, beraberlikler yada mağlubiyetler puanlarını yükseltip, düşürüyor...

1 Ocak 2010 Cuma

A Milli Takım Hocalığı




Kuşku yokki bu durum Fatih Terim' in istifa edeceğini söylediği yada istifa edeceği söylentileri ortada dolaşırken dahi tartışılıyordu. Yerli mi yabancı mı olmalı Milli takımımızın teknik patronu? Hangisi daha yararlı olur? soruları herkesi düşündürüyor...

Bana kalırsa mümkünse Türk olsun, bizim milli duygularımızı daha iyi anlayabilecek, ülke olarak milli maçlara ne kadar büyük önem verdiğimizi, milli maçların bizim için ne kadar büyük değeri olduğunu bilecek birisi gerekir. Ancak bu iş, çok büyük bir sorumluluk ve tecrübe gerektirir. " Türkiye A Milli Takımı Teknik Direktörlüğü " kolay bir iş değildir. Her zaman için dikkatli olmalı, bizi ilgilendiren bütün maçları çok iyi izlemeli, yada takip ettirmelidir. İzlediği yada takip ettirdiği maçlardan oyuncuları milli takım bünyesine almalıdır. İyi bir hatip ve sözünü dinletebilecek bir teknik adam olmalıdır diye düşünüyorum. Adı geçen isimlerden bazıları; Rıdvan Dilmen, Yılmaz Vural, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas, Bülent Uygun ve Ersun Yanal...


Bence bu isimlerden hiç birisi milli takım hocalığı için yeterli isimler değil. Zaten aralarında " tecrübeli " diyebileceğimiz tek adam Yılmaz Vural. Onunda getirileceğini pek zannetmem. O her ne kadar " talibim " dese de, bence federasyon ona " talip " değil...

Diğer taraf ise yabancı teknik adam... Bu da gayet olası, belki de yerli hocalara göre daha iyi bile olabilir. Ancak yabancı teknik adamda, sırf " yabancı " olsun diye değil, gerçekten bu görev için yeterli ve tecrübeli bir teknik adam olduğu için getirilmelidir. Daha geçen sezon Galatasaray' da olduğu gibi Micheal Skibbe tarzı bir hoca getirirsek, sonumuz hayır olmaz. Bu nedenle eğer ille de yabancı hoca deniliyorsa; güvenilir, sözünü dinletebilen ve mümkünse karizmatik bir teknik adam olmalıdır. Zaten yabancı teknik patronlardan adı geçenler oldukça tatmin eden ve dünya futbolunda kabul görmüş, çok değerli futbol adamları; Hiddink, Trapattoni, Schuster...

Takımımız için en hayırlısı ne ise onun olması dileğiyle...

2010 Dünya Kupası





Evet, 2010 Dünya Kupası. Bizim katılamadığımız, en azından play-off' lara bile bizim yerimize Bosna Hersek' in gittiği şu meşhur kupa. Keşke katılabilseydik, lakin katılamadık. Kuşkusuz turnuva çok önemli bir renk ve ayrı bir coşku kazanacaktı, biz katılsaydık...

Tabiki yine her zamanki gibi 8 gruptan oluşan, her grupta 4' er takımın bulunduğu, 32 ülke katılacak bu turnuvaya. Ev sahipliğini Güney Afrika Cumhuriyeti' nin yapacağı, dünyanın en önemli futbol organizasyonu. Açılış maçı 11 Haziran 2010' da TSİ 16.00' da Güney Afrika- Meksika maçıyla olacak.Final ise 11 Temmuz 2010 da TSİ 20.30' da oynanacak...


Grup kuraları çekildi. Görüntü şu şekilde;

A grubu: Güney Afrika, Meksika, Uruguay, Fransa.
B grubu: Arjantin, Güney Kore, Yunanistan, Nijerya.
C grubu: İngiltere, ABD, Slovenya, Cezayir.
D grubu: Almanya, Avustralya, Sırbistan, Gana.
E grubu: Hollanda, Danimarka, Japonya, Kamerun.
F grubu: İtalya, Yeni Zelanda, Paraguay, Slovakya.
G grubu: Brezilya, Fildişi Sahilleri, Portekiz, Kuzey Kore.
H grubu: İspanya, İsviçre, Honduras, Şili.

Grupları değerlendirecek olursak;

A grubunda, Fransa her ne olursa olsun tabiki favori ve grup liderliği için en büyük aday. Grubun ikinciliğine aday takımlar ise, Güney Afrika ve Meksika. Uruguay' a çok fazla şans tanımıyorum.

B grubunda, grup liderliğini Arjantin alacaktır. İkinciliği ise Yunanistan göğüsler. Yunanistan' ı ise zorlayacak tek takım Nijerya...

C grubunda, liderlik için ilk favorim İngiltere. İsviçre-Avusturya' nın ortaklaşa düzenlediği son Euro 2008' de boy gösterememişlerdi. Bu eksikliği gidereceklerdir diye düşünüyorum, zaten kadro kaliteleride ortada. Diğer bileti ise son yıllarda çok iyi çıkış yakalayan ABD alır diye düşünüyorum.

D grubunda ise " turnuva takımı " ünvanına sahip Almanya ilk tur atlayan takım olacaktır. İkincilikte ise Kewell' ın kaptanlığını yaptığı Avustralya ve çıkışta olan Sırbistan kapışacaktır. Avustralya bir adım önde...

E grubunda, çok iyi eleme turu geçiren Hollanda kuşkusuz favori. İkincilikte ise Danimarka ve Kamerun şanslarını son ana kadar zorlayacaklardır.

F grubu ise bana göre H grubuyle birlikte turnuvanın en zayıf grubu. İtalya, çok ilginç şeyler olmaz ise birinci bitirir. İkincilik yarışında Slovakya, Paraguay' ın burun farkı ile önünde...

G grubu, turnuvanın en şenlikli ve en eğlenceli grubu gibi gözüküyor şu anda. Şüphesiz en şanssız takım Kuzey Kore. Rakipleri oldukça dişli ve hepsi gruptan çıkabilecek güçte. Brezilya' ya öncülük tanıyıp, birincilik ipini göğüsler diye düşünüyorum. Portekiz ve Fildişi Sahilleri ise kıran kırana bir ikincilik yarışı verirler. Ne olacağı, kimin turnuvaya veda edeceği tam bir sürpriz olacak. Bir yanda Cristiano Ronaldo' lu, Simao' lu Portekiz, diğer yanda Drogba' lı, Keita' lı Fildişi Sahilleri...

Ve son grup olan H grubu, İspanya egemenliğinde geçilecektir. İspanya, son Avrupa şampiyonu ve belkide şu anda dünyanın en formda ve göze hoş gelen futbol oynayan takımı. Lider çıkacaktır. Grup ikinciliğinde ise benim adayım İsviçre...


İnşallah hepimiz, ülkemizin katılamadığı bu Dünya Kupası' nda oldukça güzel, keyifli ve eğlenceli bir turnuva izleriz...

Euro 2016







Malumunuz ülkemiz, Euro 2016 finallerine ev sahipliği yapabilmek için UEFA' ya başvuruda bulundu. Aday şehirlerimiz ise: İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Konya, Eskişehir, Antalya ve Bursa. Her ihtimale karşı olarak ise yedek şehirler: Trabzon, Şanlıurfa ve Adana...

Kazanmamızın ihtimali var mı? Kazanırsak neler olur? Ülkeye faydası var mıdır? Varsa nelerdir? ve türevi bir sürü soru, çok doğal olarak birçok bireyin aklını kurcalıyor. Kazanırsak, çok ama çok iyi olur. Gerek ülke ekonomisi, gerekse ülkenin tanıtımı ve prestiji için önemi paha piçilemez bir organizasyon Euro 2016. Kazanma ihtimalimizi oldukça ve elle tutulur kadar çok görüyorum. Bunun nedenlerinin başlıcaları; 2005 yılında Şampiyonlar Ligi finali' nin Atatürk Olimpiyat Stadı' nda oynanması ve son olarak düzenlenen 2009 yılındaki UEFA Kupası' nın Şükrü Saracoğlu Stadyumu' nda yani ülkemizde düzenlenmesi...

Ülkemiz dünya futbolunda yükselen bir değer, bu yadsınamaz bir gerçek. Dünyaca ünlü starlar, milyonlarca hayranı olan futbolcular ülkemize gelir oldular. Bu, hem bizi dünya futbolunda iddaalı kılıyor, hem de Euro 2016 gibi organizasyonlarda avantajlı konuma getiriyor. Bir de madalyonun öteki yüzü var tabiiki... Euro 2016 organizasyonunun öteki talipleri; yani Fransa ve İtalya. Fransa bana kalırsa, İtalya ve bize göre bir adım önde bu yarışta. Gerek Michel Platini faktörü, gerekse Fransa' nın son yıllarda bir organizasyon düzenlememesi bunun başlıca nedenlerinden...

Sonuçlar 28 Mayıs 2010 tarihinde açıklanacak. Eğer olurda kazanırsak, İstanbul' daki müsabakalara ev sahipliği yapacak olan stadyumlar; Atatürk Olimpiyat Stadı ve Türk Telekom Arena. Bunlar kesinlikle çok doğru seçimler. Atatürk Olimpiyat Stadı' nı zaten tartışmaya gerek yok sadece tek sorunu ulaşım, o da elbette giderilebilir bir problem. Türk Telekom Arena ise bittiği takdirde, Avrupa ve dünyanın sayılı stadları arasına adını yazdıracak. Yani Şükrü Saracoğlu ve İnönü' ye göre çok daha akıllı ve doğru bir seçim. Diğer şehirlerde ise Konya ve Trabzon' un yerleri tam ters olsaydı çok daha iyi olurdu bence...

Türkiye' mizin Euro 2016' yı alması dileğiyle...